Herkesin uğursuz deyip hor gözle baktığı oysa yalnızca kendi dünyasında yaşamaya çalışan o yalnız kara kediyim.
Blog Listem
1 Eylül 2017 Cuma
Soğuk
Yalnızlık mı koydun içindeki nefretin adını? Kendine olan nefretin mi bu yaratıcıya mı? Sevdin ve ihanet ettin. Her bıçak darbesiyle daha yüksek sesle kahkaha attın. Bu yurtsuzluğunu kime borçluyuz? Sevildin ve ihanete uğradın. Her bıçak darbesinde daha da ayağa kalktın. Misinanın ucunu elektrik tellerine bağla. Kuruğunu daha hızlı hareket ettir. Akıntıya ters git ve bir anda yüzeye fırla. Nefessizliğin verdiği huzuru hisset. Bıraktın mı ellerini yokluğa? Yokluğa mı dokundun varlıkla mı sarsıldın? Yoksa varlığı hissedişinin yok oluş endişesine karılışı mı bu tedirgin kırışıklıklar? Kara kedinin uğursuzluğuna inanacak kadar ahmak ama isyanına kulak asmayacak kadar ukalasın. Üşümüşsün. Bilinçsizlik ürpertisiyle dolusun. Duvarlar da sadık arkadaşlar değiller eğer yan odan doluysa. Göğe değil yere bak. Çünkü aslında oradasın. Gök yalnızca ölü ruhların bahçesi ve sen yalnızca çürümüş bir cesetten ibaretsin. Acıyacak bir kalbin bile yokken nasıl oluyor kalbinden küflü yaşlar dökülüyor? O yaşlar nasıl yüz yıllık elmasları oksitlendiriyor? Pasları çözüyor, ışıl ışıl demirleri paslandırıyor. Her doğduğumda tırnaklarım biraz daha kırılıyor tutunmaya çalışırken sana. Her öldüğümde biraz daha soğuyorum evrenden bedenim gibi. Kas katı kesiliyor dudaklarım sana her ulaşamadıkça ve donuklaşıyor bakışlarım bu buz gibi havalarda alev rengi saçlarım dalgalandıkça. Kanım mı daha kırmızı saçlarım mı, yoksa ağlayamamaktan kızarmış gözlerim mi? Ağlat beni. Ağlat ki bir toz zerresi kadar da olsa ısınsın kalbim tekrar. Göz yaşlarım çok soğuk! Üşüyorum...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Buraya bir şeyler bırak...