Blog Listem

14 Eylül 2022 Çarşamba

Kalbimde Prangalar Vardı

 Uzunca zamandır böyleyim aslında. Sadece izliyorum. Ve yine sadece izliyordum hayatım ellerimden kayıp giderken. Kaç bahar eskittim, kalbimde prangalar vardı, görmedim geleni gideni. Donuk bakışlarımı mazur görün. Ya da görmeyin. Hatta beni ne gönlünüzle ne gözlerinizle görün. Bakmayın bana ne olur. Ben kaybolmak, bu insanlar içinde yok olmak istiyorum. Bir hiçim. Hiçlik içimdeki benlik olgusuyla bu bağlamda bir bütünken bozmayın bakir yalnızlığımı. Gören gözleriniz ne kadar yanılıyor aslında. Her şeyden bihaberken ne kadar da her şeyi bildiğinizi sanıyorsunuz oysa. Meydanlardaki savaşımı elinizde şarap kasenizle güvenli kalelerinizden izlerken ne kadar kolay bahsediyorsunuz akan ve birikintilerinde boğulduğum kanlardan. Benim savaşım sizle değil. Zira benim sizle savaşım biteli çok oldu. Benim savaşım yalnız ve bütünen kendi mevcudiyetimle. Görmeyen birine okyanusun rengini anlatmak kadar imkansız zihninizdeki yapay dünyanın yanlışlığını anlatmak. Ne laf oyunlarıyla ne de kalplerinizdeki çukurlarla mücadele edecek sabrım ve iradeli bir ruhum var. Hiçbir sözlükte yazmıyor zira sizden olmayana çektirdiğiniz eziyet. Hiçbir lisanda yeri yok bu zalimliğin. Toprak dahi çatladı kirli ayaklarınızla üstüne bastığınız için kahrından. Aşık olduğum daldaki yaprak sarardı, kalbimin ağırlığı ona bile fazla artık. Yaralarımı sarmak istercesine bedenime doğru uzuyor sarmaşık dalları. Ne var ki o bile artık yoruluyor. Zalim dünyanızda bir çöpüm dahi olmaması umuduyla. İyi uykular.

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Çürüme Mevsimi

 Bir yaprak daha yeşeremiyorum. Köklerim toprak anayı sardı. Yer küreyi dört kolla sardı. Kendime sarılacak tek bir köküm kalmadı. Dalların gökyüzünü selamlar sanardım. Yalnızca fidandım. Kırılgan, narin... Ne gün geldi gövdem bu denli kabuk bağladı, nasıl bu kadar sertleşti bilmem. Yaralarım reçine ağladı, reçinelerim böceklendi, gövdemde binlerce çakı izi... 


Seni ne çok özlüyorum, oysa gülerken ne çok ağlıyor gözlerim. Görmüyorlar. Duymuyorlar çığlıklarımı. Bedenim de ruhum kadar sancıyor artık. Yokluğunun varlığım kadar ağrıttığı gecelerden ziyade; gündüz de vuruyor yüzüme bir tokat gibi bakışlarının özlemi. Her bir saniye daha geçtikçe "Evet!" diyorum. "Evet, işte tam şu an!" Her an bir öncekine göre daha çok yanımda arıyor seni gözlerim. 


Daha çiçek verecektim. Dallarımdan meyveler toplayacaktı çocuklar. Şimdi ne bir çocuk kahkahası, ne güneş ışığı, ne kır papatyaları okşuyor gönlümü. Sanırsın çelik sandıklara kapattı cadılar kalbimi, karanlık nefesleriyle büyüledişer ruhumu. Her gün biraz daha her gün daha da acı içinde kıvranıyor.


Evet! Tam şu an o kadar ihtiyacım var ki sana.

21 Nisan 2022 Perşembe

53

Dönmeyecek bir gemi...

Onca söz, onca bağırış, belki binlerce sessiz çığlık... Hangisi değdi sana bilmiyorum. Biri bile dokundu mu kalbine? Hep gitmek istediğin yerde misin şimdi?

Çiçeklerini aldım. Cennetten gelmiş o her bir taç yaprağı göstermesem de gözyaşlarımla suladım. Özledim tekrar. Her seferinde bir öncekinden daha çok... Rüyalarıma gelmeyi unutma olur mu? Değiştim. Tükenmemiş ama zorla sandığa kapatılmış bi şeyler var sanki içimde. Hissediyorum. Odaklanamıyorum. Düşünmek istemiyorum, bazen düşünmediğimi sanıyorum.  Sevemiyorum. Ya da öyle sanıyorum. Belki de gerçekten sevmiyorum. Ve sevilemiyorum. En aydınlık günüm bulutlu bir Eylül akşamı gibi. Mutluluklar hep yarım. Bilmiyorum bazı sözlerimi tutabilecek miyim sana. Bir gün kalbim denk gelir mi birine bilmiyorum. Hiçbir beklentim yok artık insanlıktan. Ya da bir gün biri beni sevmeye değer bulur mu senin gibi  onu da bilmiyorum. Her gecenin sabahı vardır derdin. Ben o sabahı görür müyüm bilmiyorum. Yalnızca kalbim seni özlüyor. 

Saçlarına beyaz kır papatyaları düştü mü? Sahi kaç yaşında oldun? Gittiğin 5 yıla kaç ömür sığar bilmiyorum. Hesabını yapamıyorum. Son bakışından beri yelkovanım hareket etmiyor. 

Özlersen uzan yanıma. Rüyalarıma girmeyi unutma. Ben hala o istiridyenin içinde seni bekliyorum. İnci olmayı bekliyorum.