Tüm çıplaklığıyla karşımda bu gece ölüm. Gel, diyor. "Aradığın o şefkat; O'nu senden aldığım günden beri seni bekliyor. Gel." Ne naif bir çağrı. Sonsuz bir uyku ve sonsuz bir uyanışa davet. "Dilediğin kadar karanlık, dilediğin kadar aydınlık bende. Gel."
Yollarım ardına kadar açık. Kapıyı ilk çalana yapılabilecek en güzel sürpriz. Beklenenler gelmiyor, arananlar bulunmuyor ve zihnim gittikçe bulanıyor. Kaskatı bir kalple gidersem ölüme, vardığım yerde seni bulduğum gibi sevebilir miyim tekrar? Ya sen tutar mısın elimi? Siyah geleceğim sana. Beyazlatır mısın beni? Üstüm başım kir içinde. Temizler misin evinin önünden akan o tertemiz ırmakta beni? Uzun zamandır su içmedim. Şarabından akıtır mısın dudaklarıma?
Korkuyorum. Ölümden değil. Karşına geldiğimde beni sevmemenden. Her karanlık varır elbet aydınlığa. Ama sevgisizlik, öfke daim kalıyor. Ya tutmazsan ellerimi uğradığımda bahçene. Davet etmez misin beni evine? Kalmama gerek yok. Misafirin olsam da olur. Bana bir ağaç gölgesi ver yanında yeter. Dilediğince sularım gözyaşlarımla. Akıtmadım bu iğrenç dünyaya hiçbir damlasını hepsi sana kalsın diye.
Tüm asaletiyle karşımda ölüm bu gece. Bense aciz bir bedenim. Yardım et bana bu gece.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Buraya bir şeyler bırak...