Blog Listem

13 Haziran 2017 Salı

Haykır

    Daha az gülüyorum artık, gülümsemelerimse daha sahte ve profesyonel. Tüm şu ömürden yanıma kalan yalnızlık ve acı. İstersen özgürlük ve tecrübe diye basitleştir. Kalk ve haykır. Sesin çıkmasın koca boşlukta sessizliğin yankılansın. Korktuğun ne varsa yaşa, sonra sana umuttan bahsedenlere sahte gülüşler savur. En ağır acılarla kana, karşında tırnağının kırılmasına dünyayı yıkanlara teselli ver. Sev, sevilme. Tutun, dalın kesilsin. Uç, kanatların kırılsın. Yüz, boğul. Tırman, düş...
    İnsanlara sarıl ki sarıldığın yerden bıçaklasınlar.

7 Haziran 2017 Çarşamba

Hileli Terazi

    Geride kalan her anı gibi bu da biraz acıtacak ve izleri kalacak. Tıpkı şu an olduğu gibi biraz kanatacak avuç içlerimi. Kalbimden habersizlerdi. Umurlarında da değildi. Önemi yok. Söylediklerimi ve yaşadıklarımı anlamayan hatta çığlıklarıma kulaklarını tıkayıp hakkımda alakasız ve kendi kirli kalplerine uygun eleştiriler yapan insan müsveddeleriyle dolu çevrem. Kalkıp öldüresim var kendimi hızlıca ya da hiçbir zahmet içine girmeden burada böyle ölümün bulunmasını beklemeliyim yavaş yavaş.
     Bilmiyorum; ölüm ne kadar hafifletici, yaşam ne kadar iğrenç ve ağır artık ölçemiyor teraziler. Hileli bir tartı dünya ve acıyla doğru orantılı dünyanın sana atacağı tekme sayısındaki artış. Ah benim betonlaşmış kalbim. Betonla etrafını ördüğün bahçende hala kır çiçekleri açıyor ve ben o bahçede öldürdüğüm kuşları, bahçivanı,  çiçekleri, ağaçları izliyor yağmurlar yağdırıyorum.
    Yine geç kalıyorum bir şeylere, hissediyorum. Sürekli koşuyorum. Ardından görüyorum ki başladığım yerdeyim. Küçük bir çocuk saflığıyla "Tüm dünyayı dolaşıp evime döndüm diyorum." derken koca bir yelkovan tokadıyla uyanıp tek bir adım bile atamadığımı fark ediyorum. Yazık diyorum benliğime, kalbime,zihnime. Yok oluşumu hızlandırmak için yaptığım her şey gözyaşlarımdan ve bahçelerimden biraz daha uzaklaştırıyor beni o kadar. Yıldırımlar, fırtınalar yolluyorum sevdiklerimin üzerine öfkelerimden oluşan. "Nasıl" diyorum! Nasıl görmediniz çığlıklarımı, nasıl en büyük çığlığımı attırıp çekip gittiniz? "Neyse" diyip susuyorum. Neyse! Siktir et!

Mayhoş

    Mayhoş bir gülümseme takındım yüzüme. Kafam hafif dumanlı; belki, hatta en az senin kadar da güzel. Yarım kalan kadın demiş miydik? Dudakları, gülüşü, kalbi yarım kadınlardan ne demde acı verecek kadar bahsettim?
    Sen ne kadar yarımsan en az o kadar eksik bir kadınım. Sarhoşum demiş miydim? Uyarmalıyım seni. Sarhoşluğumdan ziyade aşkımın büyüklüğü ve çekilmezliği konusunda uyarmak isterim seni.
    Belki bugün, belki yarın unutursun. Belki de asla unutamayacak olmanın acı gülümsemesi bu mayhoşluğun sebebi, mayhoş gülümsemelerimin sebebi. Seviştikten sonra acı dolu bir bakış ve aşkla seni izlememin sebebi bu. Ne dediğimi bilmiyorum. Sarhoşum demiş miydim? Kahroluyorum! Ovalar , platolar denizler, okyanuslar boyu kahroluyorum! Beni sonsuzluğuna layık görmeyişin kadar büyük bir kahroluşla gülümsüyorum. Gülümsüyorum sevgilim. Elimden başka ne gelir ki? Gözyaşı dökemeyecek kadar susuz, sabrı zirvede yaşayacak ve tüm dünyaya öğretebilecek kadar aşığım. Acıyorum; dünyaya, sana, kendime... Ama en çok kendime. İntihar etmeye cesareti bile olmayan geleceksiz, ümitsiz vakayım ben. Yaratana secde edercesine eğildim kalbinin önünde. Varlığını bilmeden taptım kalbine. Ah, ne büyük keder!
     Kalemim hareket ediyor. Bir yudum daha alıyorum içkimden. Küllükte kayboluyorum. Anahtarı çevir. Bizi odaya kilitle. Cehennem veya değil. Sadece kilitle! Daha çok ızdırabımız var. Izdıraplarımız kadar büyük kavgalarımız, acılarımız ve eksiklerimiz var. Islak zemine bastım. Çoraplarım ıslak. Soy çoraplarımı! Hırsızsam başımdan, sarhoşsam ayaklarımdan başla soymaya.