Gözlerimin, bakışımın benzediği adamın; kalbinin yarısını bana ayırmış olan sevgilimin yok oluşunu izliyorum. İlk kelimemin acısını yaşıyorum.
Ne zaman arkasını döner oldu toprak çiçeğine bilmiyorum. Ya da ne zaman çiçek topraksız nasıl yaşayacağını düşünmek zorunda kaldı? Bir toprak nasıl kurudu? Yine nasıl soldurdu o toprak papatyasını? Peki toprak mı kaybeden papatya mı? Toprak mı kalan papatyasız, yoksa papatya mı topraksız? Hangisi daha çok kanatır kalbi? Hangisi bir damla fazla gözyaşı döker? Bi bok bilmiyorum. Acı çekiyorum inleye inleye. Yok oluşunu seyrediyorum. Toprağımın kuruyuşunu seyrediyorum. Kuruyan toprağımda can çekişiyorum. Kanıyorsun; kanıyorum. Ağlıyorum hızlı hızlı uyurken sen, görme bir damla fazla gözyaşı dökenin ben olduğumu bilme diye. Yağmurlar yağdırıyorum üstüne ıslan diye. Olmuyor. Kuruyorsun hızlı hızlı.
Çürüyor köklerim gitme. Gitme acısı var ilk sözcüklerimin hala içimde. Sana seslenemeyişlerimin dokunamayışlarımın acısı var kalbimde. Kargalarımın izleri var zihnimde. Kırgınım sana gitme.
Ve kırgınsın bana. Söylediğim ilk kelimenin baba olmayışının acısı var içimizde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Buraya bir şeyler bırak...