Maskeler ardına gizlenmiş duygular, çıplak bedenler, sahte gülüşler, kirli eller... Yüzyılın mutluluğu koca sahte tebessümler.
Bu gece tıkırdayan topuk sesleriyle sarhoş oldum. Omuzdan düşmüş tilki kürkünü gören adamın, kadının çıplak omzuna olan açlığıyla cilalandım. Dansederken dağılmış bukleler arasında kaybolup sandal ağaçlı parfümlerinizin kokusunda boğuldum. Bar köşelerinde yaşanan ilişkilerinizin üzerine kustum. Kustuğum yerde sızdım yolumu bulamadım. Sahte dünyanın gerçekliğini ararken yok oldum. Kırmızı pabuçlarımla ormanımda gezerken bulduğum salıncakta sallanıp kurduğum hayaller, tek ayağı çürümüş sallanan masada sigara dumanına karışan hayal kırıklıkları ve garsonun masaya bıraktığı bir bardakla daha son buldu.
Ormanımdan çıktığımdan beri asfalt dünyanın süslü kadınları ve aç erkeklerini tanıyorum. Ama ne var ki asla onlarla dansedecek ayakkabıları bulamıyorum. Dantel eldivenlerimi kaba manikürsüz ellerime geçiremiyorum. O ateşli kadınlar kadar sıcak kırmızı rujumu kanayan dudaklarıma süremiyorum. Saçlarım arasında kaybolacakları sarı koca bukleler yaratamıyorum. O köpekler gibi aç erkeklerle asfalt dünyanın kaygan pistlerinde dansedemiyorum. İskarpinlerimi yorgun ayaklarıma layık göremiyorum.
Yalın ayak kaçıyorum sizden. Belki de çok güzelsiniz. Belki ateşli danslarınızla, belki şehvetli bakışlarınızla ya da o süslü maskelerinizle siz çok güzelsiniz. Ben çirkinler dünyasının firari mahkumuyum.
Herkesin uğursuz deyip hor gözle baktığı oysa yalnızca kendi dünyasında yaşamaya çalışan o yalnız kara kediyim.
Blog Listem
27 Şubat 2017 Pazartesi
24 Şubat 2017 Cuma
İlk kelimemin acısını yaşıyorum
Gözlerimin, bakışımın benzediği adamın; kalbinin yarısını bana ayırmış olan sevgilimin yok oluşunu izliyorum. İlk kelimemin acısını yaşıyorum.
Ne zaman arkasını döner oldu toprak çiçeğine bilmiyorum. Ya da ne zaman çiçek topraksız nasıl yaşayacağını düşünmek zorunda kaldı? Bir toprak nasıl kurudu? Yine nasıl soldurdu o toprak papatyasını? Peki toprak mı kaybeden papatya mı? Toprak mı kalan papatyasız, yoksa papatya mı topraksız? Hangisi daha çok kanatır kalbi? Hangisi bir damla fazla gözyaşı döker? Bi bok bilmiyorum. Acı çekiyorum inleye inleye. Yok oluşunu seyrediyorum. Toprağımın kuruyuşunu seyrediyorum. Kuruyan toprağımda can çekişiyorum. Kanıyorsun; kanıyorum. Ağlıyorum hızlı hızlı uyurken sen, görme bir damla fazla gözyaşı dökenin ben olduğumu bilme diye. Yağmurlar yağdırıyorum üstüne ıslan diye. Olmuyor. Kuruyorsun hızlı hızlı.
Çürüyor köklerim gitme. Gitme acısı var ilk sözcüklerimin hala içimde. Sana seslenemeyişlerimin dokunamayışlarımın acısı var kalbimde. Kargalarımın izleri var zihnimde. Kırgınım sana gitme.
Ve kırgınsın bana. Söylediğim ilk kelimenin baba olmayışının acısı var içimizde.
Ne zaman arkasını döner oldu toprak çiçeğine bilmiyorum. Ya da ne zaman çiçek topraksız nasıl yaşayacağını düşünmek zorunda kaldı? Bir toprak nasıl kurudu? Yine nasıl soldurdu o toprak papatyasını? Peki toprak mı kaybeden papatya mı? Toprak mı kalan papatyasız, yoksa papatya mı topraksız? Hangisi daha çok kanatır kalbi? Hangisi bir damla fazla gözyaşı döker? Bi bok bilmiyorum. Acı çekiyorum inleye inleye. Yok oluşunu seyrediyorum. Toprağımın kuruyuşunu seyrediyorum. Kuruyan toprağımda can çekişiyorum. Kanıyorsun; kanıyorum. Ağlıyorum hızlı hızlı uyurken sen, görme bir damla fazla gözyaşı dökenin ben olduğumu bilme diye. Yağmurlar yağdırıyorum üstüne ıslan diye. Olmuyor. Kuruyorsun hızlı hızlı.
Çürüyor köklerim gitme. Gitme acısı var ilk sözcüklerimin hala içimde. Sana seslenemeyişlerimin dokunamayışlarımın acısı var kalbimde. Kargalarımın izleri var zihnimde. Kırgınım sana gitme.
Ve kırgınsın bana. Söylediğim ilk kelimenin baba olmayışının acısı var içimizde.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)