Bir yaprak daha yeşeremiyorum. Köklerim toprak anayı sardı. Yer küreyi dört kolla sardı. Kendime sarılacak tek bir köküm kalmadı. Dalların gökyüzünü selamlar sanardım. Yalnızca fidandım. Kırılgan, narin... Ne gün geldi gövdem bu denli kabuk bağladı, nasıl bu kadar sertleşti bilmem. Yaralarım reçine ağladı, reçinelerim böceklendi, gövdemde binlerce çakı izi...
Seni ne çok özlüyorum, oysa gülerken ne çok ağlıyor gözlerim. Görmüyorlar. Duymuyorlar çığlıklarımı. Bedenim de ruhum kadar sancıyor artık. Yokluğunun varlığım kadar ağrıttığı gecelerden ziyade; gündüz de vuruyor yüzüme bir tokat gibi bakışlarının özlemi. Her bir saniye daha geçtikçe "Evet!" diyorum. "Evet, işte tam şu an!" Her an bir öncekine göre daha çok yanımda arıyor seni gözlerim.
Daha çiçek verecektim. Dallarımdan meyveler toplayacaktı çocuklar. Şimdi ne bir çocuk kahkahası, ne güneş ışığı, ne kır papatyaları okşuyor gönlümü. Sanırsın çelik sandıklara kapattı cadılar kalbimi, karanlık nefesleriyle büyüledişer ruhumu. Her gün biraz daha her gün daha da acı içinde kıvranıyor.
Evet! Tam şu an o kadar ihtiyacım var ki sana.