Ömrümün son demleri olduğunu bilerek yaşıyorum. Bunu bilenin yalnızca ben olduğunu bilerek yaşıyorum. Her öksürükte bir parça daha eksiliyorum. İçimden kopup dudaklarımın arasından çıkarak benden kaçan kan parçacıklarını seyrediyorum ve bundan zevk alıyorum. Her gri hava bulutuyla daha hızlı koşuyorum. Toprağıma... Topraktan gelen bedenimi sudan uzak tutuyorum kuraklaşması için. Hesap sormak ve isyan etmek için bir yaratıcıya ihtiyaç duyuyorum. Daha çok bağırıyor daha çok isyan ediyorum her geçen dakika, saniye ve salise! Ağlayamıyorum. Doğru ya! Susuz bir toprak ne kadar terleyebilir ne kadar ağlayabilir?
Söyle! Neden bu kadar ihtiyaç duyuyor tenim o soğuk mezara? Neden her dumanla hızlandırmaya çalışıyorum ölümümü? Neden herkesten saklıyorum acımı? Ya da neden düşünüyorum başkasını kendimden daha çok?
Ah! Ne acı! Ne tatlı, ne büyük huzur! Buradaki cehennemden kaçıp başka bir cehenneme koşuyorum.
Ne kadar sürer dersin? Ölmeden önce bana bakan gözlerini yine görebilir miyim?
Sadece bir an önce şu illet sayesinde toprak olmak istiyorum. Ben yalnızca ölmek istiyorum bayım.
O halde hızlandıralım. Çakmağım nerede?
Herkesin uğursuz deyip hor gözle baktığı oysa yalnızca kendi dünyasında yaşamaya çalışan o yalnız kara kediyim.
Blog Listem
28 Mart 2017 Salı
Bla ve bla
İçimdeki çocuğu yanıma almayı unuttum bugün. Ancak kaçamadım. Kan izlerimden yolumu bulmuş. Peşimden gelmiş bugün. Geçti karşıma seni anlatıyor şimdi.
Odama uğramış, kanlı göz yaşlarını takip ederek yolumu bulmuş. Ardından sana uğramış. Kapıdan girer girmez yaktığın sigaranın dumanının arasından sızan acıyı ve kederi anlatıyor saatlerdir. Kalbinin yarım atışını, gözyaşlarını saklayan bir kadını öperkenki acını anlatıyor yarımlığını saklamaya çalışışını bla bla bla...
Neyse. Sanırım kar küresini okşayıp biraz derinliklerde sarhoşlaşacağım.
Odama uğramış, kanlı göz yaşlarını takip ederek yolumu bulmuş. Ardından sana uğramış. Kapıdan girer girmez yaktığın sigaranın dumanının arasından sızan acıyı ve kederi anlatıyor saatlerdir. Kalbinin yarım atışını, gözyaşlarını saklayan bir kadını öperkenki acını anlatıyor yarımlığını saklamaya çalışışını bla bla bla...
Neyse. Sanırım kar küresini okşayıp biraz derinliklerde sarhoşlaşacağım.
Kanlı Bordo
Utanırım unutmazsam dünü bugünü ve yarını. Hepsi bir kumpas hepsi koca bir komplo. Kalp ritminin stabil kalmaması için yazılmış senaryolar. Fakat sen o senaryodan bağımsız izleyici kitlesine mensup gibisin. Gözlerinde bir oyuncu inandırıcılığı değil aksine ziyadesiyle bu komploya maruz kaldığını farketmiş olmanın acısı var. Ne var ki oyunculardan daha bağlısın senaryoya, farketmiyorsun. Zira böyle bir göz deviriş olamaz kadere karşı ya da senaryoya. Farkında olduğun senaryoya... Sürekli yakarışlarını izliyorum çaresizce. Velhasıl tüm dünya sanki benim için hazırlanmış bir ölüm kapanıyken sanki benim ölüm kapanıma, benim senaryoma yanlışlıkla düşmüş ve neye uğradığını şaşırmış gibisin. Burası senin dünyan değil bu senin senaryon değil. Senin senaryon bu kadar karanlığı haketmiyor sevgili. Bu senaryo doğarken gözlerine ölüm üflenmiş bir canavarın senaryosu. Kurumuş kanlarla bezenmiş bordo eski püskü sayfalardan ibaret.
20 Mart 2017 Pazartesi
Kuytu Saatler
Rimelleri akmış bir kadın gördüm gecenin en kuytu saatlerinde ve sakalları kirlenmiş bir erkek vardı karşısında. Karanlık dolu gözlerle bakıyorlar. Birbirlerine değil duvarlara. Rimelleri akmıştı kadının. Çok değil biraz. Ve kalbine ulaşılamamıştı kadının.
Acıları vardı adamın. Çok değil, bir miktar acı dolu küçük yüreğiyle izliyordu duvarları. Saklanan acılar vardı. Birbirlerine baktıklarında kaybolan ama asla dilden dökülmeyen yaralar vardı. Haykırırken sessiz çığlıklarında kayboldukları yaralar çürütüyordu bedenlerini.
Derken kadın çevirdi yüzünü duvardan. Gözlerini izledi adamın. Çok değil. Acılarına ulaşacak kadardı seyri ama asla kalbine dokunacak kadar değil. Korkaktı kadın. Bir kalbe dokunmaktan kaçacak kadar korkaktı.
Umrumda değil dünya der gibi bir bakış attı adam ve çevirdi yüzünü duvardan. Göz göze geldi kadınla. Kafası karıştı kadının. Dumanın ardına sakladı gözlerini.
Neydi bu evrenin varlığındaki amaç ya da verilmek istenen mesaj?
Sonra... Sonrası hiçlik. Koca bir boşluk. Uzayda otobüs beklemek umarsızca. Gelmeyecek bir şey beklemek haberlice.
Ne gördü adam kadının gözlerinde bilinmez ama kadın saklanan acılar yaşadı adamın gözlerinde.
Sonrası yine duvarlar ve sessiz çığlıklarda kayboluş.
Acıları vardı adamın. Çok değil, bir miktar acı dolu küçük yüreğiyle izliyordu duvarları. Saklanan acılar vardı. Birbirlerine baktıklarında kaybolan ama asla dilden dökülmeyen yaralar vardı. Haykırırken sessiz çığlıklarında kayboldukları yaralar çürütüyordu bedenlerini.
Derken kadın çevirdi yüzünü duvardan. Gözlerini izledi adamın. Çok değil. Acılarına ulaşacak kadardı seyri ama asla kalbine dokunacak kadar değil. Korkaktı kadın. Bir kalbe dokunmaktan kaçacak kadar korkaktı.
Umrumda değil dünya der gibi bir bakış attı adam ve çevirdi yüzünü duvardan. Göz göze geldi kadınla. Kafası karıştı kadının. Dumanın ardına sakladı gözlerini.
Neydi bu evrenin varlığındaki amaç ya da verilmek istenen mesaj?
Sonra... Sonrası hiçlik. Koca bir boşluk. Uzayda otobüs beklemek umarsızca. Gelmeyecek bir şey beklemek haberlice.
Ne gördü adam kadının gözlerinde bilinmez ama kadın saklanan acılar yaşadı adamın gözlerinde.
Sonrası yine duvarlar ve sessiz çığlıklarda kayboluş.
1 Mart 2017 Çarşamba
Enfeksiyon
Yine geçmişe dönüyorum kahretsin. Ne var ki çok da geçmemiş üstünden. Yazık ettin benliğimize. Hiçbir şeyi bilemedin sen. Sadece uzakları bildin sen. Sadece uzakları... Uzaktan gördüklerin kadarını bildin. Ne var ki hiçbir bok bilemedin sen.
Unutuyorum bazen seni biliyor musun. Hem de adını bile hatırlamayacak kadar siliniyorsun hafızamdan. Gülüşünü, gözlerinin kenarındaki kırışıklıkları, benlerinin yerini, gamzeni bile unutuyorum bazen inanır mısın. Saflığının içinde boğulduğum gözlerinin nasıl nefretle bakabildiğini bile unutuyorum. Ardından bir sigara dumanı arasında ya da bir çıkmaz sokağın zifiri karanlığında beliriyor gözlerin. Nasıl unuttuysam öyle özlüyorum bazen. Öyle keskin, öyle ani, öyle acımasızca.
Her şeyden habersiz öylece nefret ediyorsun benden. Allah kahretsin nefret edişin bile hayranlık uyandırıcı. Umarsızca özlüyorum. Hayır seni değil. Ben o inandığım yalan seni özlüyorum. Sahte gülüşünü, sahte aşkını özlüyorum. Vicdansızca beni aldatışından habersiz olduğum günlerimi özlüyorum. Sevmiyorum. Sevilecek bir kalbin olmadığı için sevemiyorum artık seni. Mutsuzken hatırlıyorum seni yalnızca. Mutsuzluğumun sebebi olamıyorsun artık. Mutsuzluğumda güç aldığım tek varlıkken şimdi o varlığın yok olduğu aklıma geldikçe hatırlıyor ve özlüyorum seni. Affedemiyorum. Seni değil, kendimi. Böyle adice bir sevgide nasıl kayboldum? Bu affedilir değil. Beni nasıl dinlemedin, beni nasıl aldattın? Ben nasıl sende sarhoş oldum? Bunlar affedilir değil.
Kahretsin koca bir enfeksiyon var vücudumda. Ve gittikçe tümörleşiyor.
Unutuyorum bazen seni biliyor musun. Hem de adını bile hatırlamayacak kadar siliniyorsun hafızamdan. Gülüşünü, gözlerinin kenarındaki kırışıklıkları, benlerinin yerini, gamzeni bile unutuyorum bazen inanır mısın. Saflığının içinde boğulduğum gözlerinin nasıl nefretle bakabildiğini bile unutuyorum. Ardından bir sigara dumanı arasında ya da bir çıkmaz sokağın zifiri karanlığında beliriyor gözlerin. Nasıl unuttuysam öyle özlüyorum bazen. Öyle keskin, öyle ani, öyle acımasızca.
Her şeyden habersiz öylece nefret ediyorsun benden. Allah kahretsin nefret edişin bile hayranlık uyandırıcı. Umarsızca özlüyorum. Hayır seni değil. Ben o inandığım yalan seni özlüyorum. Sahte gülüşünü, sahte aşkını özlüyorum. Vicdansızca beni aldatışından habersiz olduğum günlerimi özlüyorum. Sevmiyorum. Sevilecek bir kalbin olmadığı için sevemiyorum artık seni. Mutsuzken hatırlıyorum seni yalnızca. Mutsuzluğumun sebebi olamıyorsun artık. Mutsuzluğumda güç aldığım tek varlıkken şimdi o varlığın yok olduğu aklıma geldikçe hatırlıyor ve özlüyorum seni. Affedemiyorum. Seni değil, kendimi. Böyle adice bir sevgide nasıl kayboldum? Bu affedilir değil. Beni nasıl dinlemedin, beni nasıl aldattın? Ben nasıl sende sarhoş oldum? Bunlar affedilir değil.
Kahretsin koca bir enfeksiyon var vücudumda. Ve gittikçe tümörleşiyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)